DİĞER
“Proust çok zeki, müthiş engin, gayet keyifli bir yazar. Anlatısının pek eğlendirici olmasına karşın, ne hikmetse hakkında yazılanların çoğu fena halde sıkıcı. Prendergast’ın kitabı ise insanın içini açıyor. Şevkle ve zevkle yazılmış. Lezzetli ve merak tahrik edici bir kitap...”
“Neden Bach bu denli önemli? İskender Savaşır’ın ifadesiyle, ‘Çünkü Bach’ın neredeyse her eseri, tek ve kişisel bir üslubun tezahürü değil, belirli bir alanda, uzun bir gelenek boyunca denenmiş bütün üslupların, araştırmaların, teknik olanakların kendine özgü ve emsalsiz bir sentezi.’”
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
“İnsanlığın acılarının kaynaştığı Pandora kutusundan Yunanlılar bütün ötekilerden sonra hepsinin en korkuncu olan umudu çıkarmışlardı. Bundan daha duygulandırıcı simge bilmiyorum. Çünkü umut, inanılanın tersine, boyun eğişle eşdeğerdir. Yaşamaksa boyun eğmemektir.”
“Her şeyden önce bir aşk romanı olsa, kadın erkek ilişkilerinin bir eleştirisi metnin ana hedeflerinden birini oluştursa da, ırkçı-faşist Hitler rejimi ve iktidarı karşısında kahraman Solal’in düştüğü durumların da ortaya koyduğu gibi, Efendinin Güzeli olayların ve kişilerin eylemlerinin altında yatanları keşfetme yolunda sayısız anlatı-söylem-tirattan oluşuyor.”
Meursault Soruşturması, Camus’nün Yabancı'sının bir yeniden yazımını içeriyor. Davud, Yabancı’nın baş karakteri olan Meursault’nun öldürdüğü Arap’ın hikâyesini ele alıyor, Yabancı'daki boşlukları dolduruyor, bir eleştiri süzgecinden geçiriyor.
"Her birimizin kader iplerinin bir diğerimizin ellerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu ilk kez hissediyoruz, yaşıyoruz. Bu derece boğucu bir duyguyu hiç deneyimlememiştik. Aslında işlerin hep böyle yürüdüğünü görmemiz için bu denli açık bir deneyime ihtiyacımız varmış anlaşılan – mış demek için henüz erken belki, pek duruma aydığımız söylenemez."
Birkaç önemli istisna haricinde, akademik felsefecilerin ebedî hakikatler veya içgörüler söz konusu olduğunda bize büyük ölçüde pek bir şey sunmadığını düşünmekte yalnız olmadığımı sanıyorum
Descartes nasıl bütün bir Batı metafiziğini tek cümlede kuruyorsa, Valéry de tek cümlede çökertmenin yolunu gösteriyordu: Kâh düşünüyorum, kâh varım
Albert Camus haklı olsaydı, bir ülkeyi tanımak için orada insanların nasıl seviştiğine ve öldüğüne bakmak yetseydi, Türkiye hakkında ne düşünürdük?
Bugün hâlâ düşünce hayatı diye bir şey var olacaksa, fikir geliştirmeye devam edilecekse, "gerçekliğin diktatörlüğü"ne boyun eğmemek, '68 sloganına sadık kalmak gerekecektir: İmkânsızı iste!
Biz insanlar neyiz ve kimiz? Hayatın anlamı nedir? Bilinç nasıl olabiliyor? Varoluşçuluğun bu temel sorularını, başlıca varoluşçu düşünür ve yazarların hayat öyküleriyle birlikte örerek aktarıyor Sarah Bakewell
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.